4 Şubat 2011 Cuma

Hastalığım ve benim sevgili dostlarım

Yazmak, içerden gelen istekle oluyor.Hadi bir yazı yazayım dediğiniz zaman,eğer içinizde bir istek yoksa veya çevrenizde sizi yazmaya yöneltecek bir olgu oluşmadıysa,yazsanız dahi ,o yazı ilk başta size yavan geliyor.Geçirdiğim rahatsızlık beni eve hapsedince,  sadece TV seyredip,Gazete ve kitap okuyarak , vakti geçirebilmek oldukça zor.Bir dürtü ile başlıyorsunuz sağı solu karıştırmağa. İşin en zoru da evin mutlak efendisi olan hanımlar için oluyor. Hastalığınızdan dolayı müşfik müşfik bakan yüzlerinde ,hatlar değişerek, “Ne istiyorsan söyle bana ,ben vereyim” diyerek, hafif yollu ,çizmeyi aştığınızı size hatırlatıyorlar.

Hastane günlerim   Mısırdaki olayların takibi ile geçti. Ama  Zat-ı muhteremin biri çıkıp da  Mısır devlet başkanına halkın nabzına göre hareket etmesini öğütlerken, kendi ülkesinde “TORBA YASA” gibi antidemokratik  bir yasayı protesto eden yüzbinlerce işçinin üzerine ,Allahın zemheri soğuğunda tazyikli su fışkırtılmasını emretmesi ,akla tek bir cümleyi getiriyor.”EL’ E VERİR TALKIMI KENDİ YUTAR SALKIMI”

Rahmetli babam yaşasaydı böyle durumlarda “Behey Müptezil “ diyerek söze başlar, daha sonra ne söyleyecekse söylerdi. Rahmetlinin bu çıkışları zaman zaman başını sıkıntıya sokardı. Ben çocukluk dönemlerimde yaşadığım bazı sıkıntılı yaşam şekli nedeni ile ,hiçbir zaman babam kadar sözünü esirgememe cesaretini gösteremedim.

Küçük yaşlarda yaşadığım iki olay,yaşantım boyunca karekterimde çizgi bırakacak şekilde beni etkilemiştir.

İlkokula doğduğum şehir olan Ödemiş de  İstiklal ilkokulun da 1954 yılında başladım.Sıra arkadaşlarım, Çocuk Doktoru Niyazi KÖYMEN ‘in  oğlu Akil Muhtar ile,Belediye Başkanı Ahmet Okçular’ın oğlu Semih ti. Öğretmenimizde Kamil Gültekin isminde 40 yaşlarında Kırmızı ablak suratlı bir öğretmendi.İlk yıl Kamil bey bizlere olmasından fazla ilgi ve sevgi gösterirdi.
İkinci sınıfta iken  annemle babam sırf siyasal görüşleri nedeni ile ,İzmir il hudutları dışına ayrı kentlere tayin edilince,biz 3 kardeş bir süreliğine ,aile dostlarımızın bakım ve denetiminde kaldık.Kamil bey’in sevgi ve ilgisi nedense birdenbire azalıvermişti.Üst sınıflardan bazı çocuklar,dövmekle tehdit ediyor,ve küfürle devamlı taciz ediyorlardı.Semih ile Akil okul içindeki en yakın desteklerimdi. Semih in babasının Belediye başkanı oluşu, bana bir nevi kalkan görevi görüyordu.1955 senesinin Kasım ayının ortaları idi. Ödemiş de seçim yapılmıştı. Okul a gittiğimde bir grup  çocuk, Semih ‘i bir köşeye sıkıştırmış,sözlü tacizde bulunuyorlardı.Benim mağrur arkadaşım ağlıyordu.Babası seçimi kaybetmişti. Daha demokrasiyi hazmedememiş ilkel toplumun, ilkel insanlarının, ilkelce yetiştirdiği çocukları,kedinin kuyruğuna teneke bağlar misali,öfkelerini çok değişik bir biçimde alıyorlardı.

Kamil Gültekin aynı gün Semih’le beni en arka sıraya oturtmuştu. Akil yanımıza gelmek istediğinde ona izin vermemişti. Ders esnasında Akil geriye dönüp bize el sallıyarak yanımızda olduğu mesajını veriyordu. Bizde Sıranın altında Semihle elele tutuşarak, dostluğumuzu parçinliyorduk.

Bir süre sonra beden eğitimi dersinde yürüyüş koluna geçtik. Semihle ben en arka sırada idik. Bir an baldırlarımda bir acı hissettim. Kamil bey bacaklarıma değnekle vurmuştu.” Doğru yürüsene”  ikazı ve yediğim değnek,bana verilen bir ceza değil babam a gösterilen bir tepkinin ürünü idi.Ama o yaşlarda bunu idrak etmem elbette imkansızdı.Onurum kırılmıştı ve bu sırrı yıllarca içimde sakladım. O gün İstiklal ilkokulundaki son günüm idi.Hastalandım ve bir daha okula gitmedim.  Daha sonra Manisa ya tayinimiz çıktı, Refiye Kınacı isminde anne gibi sevdiğim bir öğretmen bana okulu tekrar sevdirdi. Daha henüz 6 yaşında idim.
Yıllar geçip,gençlik yıllarına ulaştığımda,çocukluğumdan bana miras kalan “DOSTLUĞUN ve SADAKATIN GÜZELLİĞİ idi. Zalimin verdiği acıyı,dostun bir tatlı sözü yok ediyordu.Yıllar içinde Semih Okçular ın izini kaybettim. Ama Akil Balıkesire yerleşmiş eczacılık yapıyordu. Bir İzmir tatil dönüşü ona uğradım. Buluşmaya söz verdik ama bir türlü bu isteğimiz sözden ileri gitmedi. Akil ‘in gülen yüzü, Semih ‘in mağrur göz yaşları hala hafızamda.

Hastanede yattığım süre zarfında, yanıma gelen dostlarımın güzel sözleri, Cerrahın bıçağından dahi daha güçlü tedavi etti beni.”SEVGİ ve DOSTLUK” yaşamın en güçlü iksiri.

İyi ki varsınız dostlarım. Hayat sizin le daha güzel.

Dr.Erdem CANKAYA    Ataköy 04 Şubat 2011 saat 18.36