30 Eylül 2011 Cuma

ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE SÖYLEŞİ

İnsanlık tarihi boyunca mücadelesi verilen bir kavramdır özgürlük.Kelime karşıtlığı olarak , kişinin hiçbir kısıtlama ve şarta bağlı olmaksızın serbestçe davranabilme hakkına Özgürlük diyoruz. Kendi kendine hareket etme ,karar verme ve davranma gücüne sahip olan her canlıyada özgür diyoruz.
Özgürlüğün sınırı bir başka bireyin özgürlüğünün sınırına kadardır dediğimiz de,ise sınırlanan özgürlüğün varlığı tartışılır hale geliyor. Doğal yapının içinde de bu sınırlamaları hep İnsanlar eşit haklarla doğar dememize rağmen,güçlünün egemen olduğu toplumlarda ,özgürlüğün oluşmadığını görüyoruz .
En genel haliyle özgürlük bağlı ve bağımlı olmama dış etkenlerden bağımsız olma engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir. Buna paralel başka bir gündelik tanımı insanın kendi kararlarını kendi istemine ve düşüncelerine göre belirleyebilmesi kendi seçimlerini kendi iradesiyle yapabilmesi olarak belirir. Burada özgürlük bir irade özgürlüğüdür

Siyasal ve toplumsal alanda özgürlük kavramı daha karmaşık ve çok-anlamlı tanımlar ve tartışmalar getirir beraberinde.

Özgürlüğün Evrimi
İnsan oğlu koloniler halinde yaşamaya başladığında,doğal afetler karşısında kalınca,onu koruyacak güçleri aramaya başladı. Yaşam korkusunun getirdiği,kuramlar zinciri,özgürlüğünü sınırlamanın yanı sıra,görünmeyen güce tapınma ile birlikte ,insan beyninde Tanrıyı yarattı.
Tanrı her şeye sahipti,en güçlüydü ve en özgürdü.İnsan Tanrının koruma kalkanı altında yaşam hakkını güvence altına alarak,özgürlük hakkından vazgeçiyordu. Çok tanrılı dinlerin olduğu uygarlıklarda,tanrı ile insan arasındaki iletişimi rahipler sağlıyordu. Dinsel sınıfın egemenliği ile birlikte,insanın özgürlüğündeki sınırlamalar artıyordu.

Özgür iradeyi,insanlarda,çeşitli eylem olanaklarından birini seçebilme veya belirli durumlarda doğal,toplumsal ve dinsel kısıtlamalardan bağımsız eylemde bulunabilme yetisi olarak tanımlayabiliriz.Özgür iradenin savunucuları,görüşlerini özgürlüğün öznel deneyimine, suçluluk duygusuna,vahiy dinlerine ve yasa,ödül, ceza, teşvik gibi kavramların temelindeki kişinin eylemlerinden sorumlu tutulması anlayışına dayandırırlar.

Belirlenimcilik ilkesini benimseyenler,özgür iradeyi yadsırlar.İlahiyatta özgür iradenin varlığı ile,Tanrının her şeye gücünün yetmesi,insanları kötü olanları seçmesinde serbest bırakan Tanrı’nın ,iyiliği ve övgüye değer her eylemin ön koşulu olan ilahi hayra anlayışının bağdaştırılması gerekir.

İnsanoğlu yazıyı keşfettikten sonra, toplumsal yapıda Özgürlük kavramı daha net şekillenerek,güçlünün zayıfı ezmesi için haklar kavramı ,ve özgürlüklerin sınırları belli oldu.Genelde çok tanrılı dinlerde rahipler,tek tanrılı vahiy dinlerinde de peygamberler aracılığı ve krallar sayesinde kuramlar yaratıldı. İlk olarak milattan 2050 yıl yani zamanımızdan 4060 yıl önce, UR KRALI Ur Nammu ‘ nun yasa kitabı çıktı. Fakat çok detaylı olarak MÖ: 1760 Akatça olarak yazılmış ,Hamurabi kanunları bunların en meşhurudur. Babil’in koruyucu tanrısı Marduk a ait Esagila tapınağında siyah bir taş üzerinde, 282 madde yazılı bir kanun vardır. Kral Hamurabi bu emirleri Güneş tanrısı Şamaş ın kendisine bizzat yazdırdığını söyliyerek, Tanrı gücünü kullanan ilk insan olmuştur.( Yani ilk büyük yalancı)

Özgürlükler zamanla ,korkaklarla cesurlar,güçlülerle zayıflar arasındaki dengelere göre şekillenmiş,zaman zaman tanrı buyrukları,zaman zaman müstebitlerin istekleri doğrultusunda kişilerin hak ve özgürlükleri sınırlandırılmıştır. Tarihi süreç içinde en fazla özgürlükleri kısıtlananlar ise KADINLAR olmuştur. İnsanlık tarihinin başında erkekle eşit haklara sahip olan kadınlar,giderek bu haklarını yitirip,erkeğin malı veya kölesi durumuna düşmüş, Tek Tanrılı Vahiy dinlerinde ,peygamberler ve onlara ait kitaplarda kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik,tanrı buyruğu olarak yer almıştır.

Büyük Roma İmparatorluğu döneminde ilk kez ,özgürlük kavramı tartışılır olmuş, sınıflara ayrılmış insan toplulukları (Yönetici asil Romalılar,roma halkı,sömürge insanları ve kölelerin) hak ve hukukunu yani ÖZGÜRLÜK SINIRLARINI çizen yasalar çıkarılmıştır.
İstanbul ‘un işgali ile birlikte, nüfusu kırılan gücü azalan PAPALIK karşısında Hıristiyan aleminde, özellikle inanç özgürlüğü konusundaki istemler, Ruhban sınıfının ve Aristokrasinin gücünün Burjuva ve halk karşısında azalmasına neden olmuş, Fransız ihtilali ile birlikte,haklar ve özgürlükler, güçlü ile güçsüzler arasında dengelenmeye gitmiştir.Fransız ihtilalinin ünlü düşünürlerinden Jean Jacques Roussaeu (1712 – 1778 )“ÖZGÜR İNSAN HER YERDE ZİNCİRE VURULMUŞTUR” diyerek Özgürlük kavramının sınırlarını yok denecek kadar tanımlamıştır. Empirist İngiliz Filozofu John Locke (1632 – 1704) “Her insan 2 hakka sahip olarak dünyaya gelir. Birincisi ,başka insanların üzerinde hiçbir gücünün söz hakkı olmayacağı özgürlük hakkıdır,İkincisi ise mülkiyet hakkıdır” tanımlamasını yapmıştır.

Aydınlanmacılık ile beraber özgürlük felsefi ve toplumsal bir ilke olarak formüle edilmeye girişildi. Modernizm başlangıcından itibaren mutlak bir özgürlük talebi ve iddeası olarak ortaya konulmuştur.
İstenç özgürlüğü irade özgürlüğü ifade özgürlüğü düşünce özgürlüğü bireysel özgürlük toplumsal özgürlük ve benzeri kavram ve kategoriler felsefi Özgürlük nosyonu başlığı altında tartışılıp değerlendirilen ve siyasal içerimleri de olan birkaç önemli kavramdır.Özgürlükleri Siyasi özgürlükler ve Felsefi özgürlükler adı altında 2 ana başlıkta sınıflayabiliriz.

Sanayileşme ile birlikte, batı uygarlığında emekçi sınıfının oluşmasıyla, SERMAYE ve EMEK arasında dengenin kurulmaya çalışılması ile birlikte,özgürlüklerin gelişmesinde büyük gelişmeler olmuştur. Büyük Burjuva ve Aristokrasinin zayıflatılması ve demokrasinin yerleşmeye başlaması ile birlikte, Laik düşüncenin ışığı altında yapılan seçimler sonucu, özellikle ; Düşünce Özgürlüğü, İfade Özgürlüğü, İrade ve İstenç özgürlüğü açısından bir hayli mesafe alınmıştır. Serbest irade ile yapılan seçimler sonucu,oluşan parlamentolarda çıkarılan yasalar , insanlar arasında eşit özgürlüklerin oluşmasına neden olmuştur.

Ancak bilimden uzaklaşan topluluklarda ; filosof Friedrich Nietzsche şu an ülkemizdeki tabloyu açık tarif edecek şekilde, geçerli çok güzel bir saptama yapmıştır. “Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır.Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!"

Bilimin önde olduğu,İnsan haklarının değerli olduğu ülkelerde,Özgürlüğün 3 temel dayanağı vardır. Bilime verilen değer, Laik düşünce sistemi ve Gerçek Demokrasidir.

Özgürlük hakkında yazılacak ve söylenecek çok sözler var. İlerde siyasi ve felsefi özgürlükleri filozofların ve ülkesine hizmet etmiş gerçek devlet adamlarının dilinden tartışarak ve anlatarak ,bu yazının devamını getirebiliriz.

Özgürlüğün esiri olmuş beynimin, şimdilik dile getibildikleri bu kadar. Esen kalınız.

Dr. Erdem CANKAYA

ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Özgürlük Üzerine Söyleşi

İnsanlık tarihi boyunca mücadelesi verilen bir kavramdır özgürlük.Kelime karşıtlığı olarak , kişinin hiçbir kısıtlama ve şarta bağlı  olmaksızın serbestçe davranabilme hakkına Özgürlük diyoruz. Kendi kendine hareket etme ,karar verme ve davranma gücüne sahip olan her canlıyada özgür diyoruz.
Özgürlüğün sınırı bir başka bireyin özgürlüğünün sınırına kadardır dediğimiz de,ise sınırlanan özgürlüğün varlığı tartışılır hale geliyor. Doğal  yapının içinde de bu sınırlamaları hep İnsanlar eşit haklarla doğar dememize rağmen,güçlünün egemen olduğu toplumlarda ,özgürlüğün oluşmadığını görüyoruz .
 En genel haliyle özgürlük bağlı ve bağımlı olmama dış etkenlerden bağımsız olmaengellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir. Buna paralel başka bir gündelik tanımı insanın kendi kararlarını kendi istemine ve düşüncelerine göre belirleyebilmesi kendi seçimlerini kendi iradesiyle yapabilmesi olarak belirir. Burada özgürlük bir irade özgürlüğüdür

Siyasal ve toplumsal alanda özgürlük kavramı daha karmaşık ve çok-anlamlı tanımlar ve tartışmalar getirir beraberinde. 

Özgürlüğün Evrimi
İnsan oğlu koloniler halinde yaşamaya başladığında,doğal afetler karşısında kalınca,onu koruyacak güçleri aramaya başladı. Yaşam korkusunun getirdiği,kuramlar zinciri,özgürlüğünü sınırlamanın yanı sıra,görünmeyen güce tapınma ile birlikte ,insan beyninde Tanrıyı yarattı.
Tanrı her şeye sahipti,en güçlüydü ve en özgürdü.İnsan Tanrının koruma kalkanı altında yaşam hakkını güvence altına alarak,özgürlük hakkından vazgeçiyordu. Çok tanrılı dinlerin olduğu uygarlıklarda,tanrı ile insan arasındaki iletişimi rahipler sağlıyordu. Dinsel sınıfın egemenliği ile birlikte,insanın özgürlüğündeki sınırlamalar artıyordu.

Özgür iradeyi,insanlarda,çeşitli eylem olanaklarından birini seçebilme veya belirli durumlarda doğal,toplumsal ve dinsel kısıtlamalardan  bağımsız eylemde bulunabilme yetisi olarak tanımlayabiliriz.Özgür iradenin savunucuları,görüşlerini özgürlüğün öznel deneyimine, suçluluk duygusuna,vahiy dinlerine ve yasa,ödül, ceza, teşvik gibi kavramların temelindeki kişinin eylemlerinden sorumlu tutulması anlayışına dayandırırlar.

Belirlenimcilik ilkesini benimseyenler,özgür iradeyi yadsırlar.İlahiyatta özgür iradenin varlığı ile,Tanrının her şeye gücünün yetmesi,insanları  kötü olanları seçmesinde serbest bırakan Tanrı’nın ,iyiliği ve övgüye değer her eylemin ön koşulu olan ilahi hayra anlayışının bağdaştırılması gerekir.

İnsanoğlu yazıyı keşfettikten sonra, toplumsal yapıda Özgürlük kavramı daha net şekillenerek,güçlünün zayıfı ezmesi için haklar kavramı ,ve özgürlüklerin sınırları belli oldu.Genelde çok tanrılı dinlerde rahipler,tek tanrılı vahiy dinlerinde de  peygamberler aracılığı ve krallar sayesinde kuramlar yaratıldı. İlk olarak milattan 2050 yıl yani zamanımızdan 4060 yıl önce, UR KRALI  Ur Nammu ‘  nun yasa kitabı çıktı. Fakat çok detaylı olarak MÖ: 1760 Akatça olarak yazılmış ,Hamurabi kanunları bunların en meşhurudur. Babil’in koruyucu tanrısı Marduk a ait Esagila tapınağında siyah bir taş üzerinde, 282 madde yazılı bir kanun vardır. Kral  Hamurabi bu emirleri  Güneş tanrısı Şamaş ın kendisine bizzat yazdırdığını söyliyerek, Tanrı gücünü kullanan ilk insan olmuştur.( Yani ilk büyük yalancı)

Özgürlükler zamanla ,korkaklarla  cesurlar,güçlülerle zayıflar arasındaki dengelere göre şekillenmiş,zaman zaman  tanrı buyrukları,zaman zaman  müstebitlerin istekleri doğrultusunda  kişilerin hak ve özgürlükleri sınırlandırılmıştır. Tarihi süreç içinde en fazla özgürlükleri kısıtlananlar ise KADINLAR olmuştur. İnsanlık tarihinin başında erkekle eşit haklara sahip olan kadınlar,giderek bu haklarını yitirip,erkeğin malı  veya kölesi durumuna düşmüş, Tek Tanrılı Vahiy dinlerinde ,peygamberler  ve onlara ait kitaplarda kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik,tanrı buyruğu olarak yer almıştır.

Büyük Roma İmparatorluğu döneminde ilk kez ,özgürlük kavramı tartışılır olmuş, sınıflara ayrılmış insan toplulukları (Yönetici asil Romalılar,roma halkı,sömürge insanları ve kölelerin) hak ve hukukunu  yani ÖZGÜRLÜK SINIRLARINI çizen yasalar çıkarılmıştır.
İstanbul ‘un işgali ile birlikte, nüfusu kırılan gücü azalan PAPALIK  karşısında Hıristiyan aleminde, özellikle inanç özgürlüğü konusundaki istemler, Ruhban sınıfının ve Aristokrasinin gücünün Burjuva ve halk karşısında azalmasına neden olmuş, Fransız ihtilali ile birlikte,haklar ve özgürlükler, güçlü ile güçsüzler  arasında dengelenmeye gitmiştir.Fransız ihtilalinin ünlü düşünürlerinden  Jean Jacques  Roussaeu  (1712 – 1778 )“ÖZGÜR İNSAN HER YERDE ZİNCİRE VURULMUŞTUR” diyerek  Özgürlük kavramının sınırlarını yok denecek kadar tanımlamıştır. Empirist İngiliz  Filozofu John Locke  (1632 – 1704)  “Her insan 2 hakka sahip olarak dünyaya gelir. Birincisi ,başka insanların üzerinde hiçbir gücünün söz hakkı olmayacağı özgürlük hakkıdır,İkincisi ise mülkiyet hakkıdır” tanımlamasını yapmıştır.

Aydınlanmacılık ile beraber özgürlük felsefi ve toplumsal bir ilke olarak formüle edilmeye girişildi. Modernizm başlangıcından itibaren mutlak bir özgürlük talebi ve iddeası olarak ortaya konulmuştur.
İstenç özgürlüğü border=0 title=virgül class=inlineimg v:shapes="_x0000_i1033"> irade özgürlüğü ifade özgürlüğü' border=0 title=virgül class=inlineimg v:shapes="_x0000_i1035"> düşünce özgürlüğü border=0 title=virgül class=inlineimg v:shapes="_x0000_i1036"> bireysel özgürlük' border=0 title=virgül class=inlineimg v:shapes="_x0000_i1037"> toplumsal özgürlük ve benzeri kavram ve kategoriler felsefi Özgürlük nosyonu başlığı altında tartışılıp değerlendirilen ve siyasal içerimleri de olan birkaç önemli kavramdır.Özgürlükleri Siyasi özgürlükler ve Felsefi özgürlükler adı altında 2 ana başlıkta sınıflayabiliriz.

Sanayileşme ile birlikte, batı uygarlığında emekçi sınıfının oluşmasıyla, SERMAYE  ve  EMEK arasında  dengenin kurulmaya çalışılması ile birlikte,özgürlüklerin gelişmesinde büyük gelişmeler olmuştur. Büyük Burjuva ve Aristokrasinin zayıflatılması  ve demokrasinin yerleşmeye başlaması ile birlikte, Laik düşüncenin ışığı altında yapılan seçimler sonucu,  özellikle  ; Düşünce Özgürlüğü, İfade  Özgürlüğü, İrade ve  İstenç özgürlüğü açısından bir hayli mesafe alınmıştır. Serbest irade ile yapılan seçimler sonucu,oluşan parlamentolarda çıkarılan yasalar , insanlar arasında eşit özgürlüklerin oluşmasına neden olmuştur.

Ancak bilimden uzaklaşan topluluklarda ; filosof Friedrich Nietzsche  şu an ülkemizdeki tabloyu açık tarif edecek şekilde, geçerli çok güzel bir saptama yapmıştır.  “Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır.Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!"

Bilimin önde olduğu,İnsan haklarının değerli olduğu ülkelerde,Özgürlüğün  3 temel dayanağı vardır. Bilime verilen değer, Laik düşünce sistemi ve Gerçek Demokrasidir.

Özgürlük hakkında yazılacak  ve söylenecek çok  sözler var. İlerde siyasi ve felsefi özgürlükleri filozofların ve ülkesine hizmet etmiş  gerçek devlet adamlarının dilinden tartışarak ve anlatarak ,bu yazının devamını getirebiliriz.

Özgürlüğün esiri olmuş beynimin, şimdilik dile getibildikleri bu kadar. Esen kalınız.

Dr. Erdem  CANKAYA