22 Ocak 2011 Cumartesi

Fransadan Bir Türk 'ün yorumu


10 yıldır Fransada Seramik sanatçısı olarak yaşamını sürdüren,ortanca kızım Canan Cankaya 'nın bana gönderdiği bir yazısını,DOSTLARIM ile paylaşmak istedim

Dr.Erdem Cankaya

"UMUT

Geçen hafta, Fransa’da uluslararası ölçekete yapılan bir anketin sonuçları açıklandı : Umut Anketi. Ve Fransa bu ankete göre en arka sıralarda.
Yüzyllardır kültürü, devrimleri, sosyal haklarıyla diğer ülkelere ilham veren fransız halkı bir süredir mutsuz. Elbette ekonomik kriz bu duruma etken, artan işsizlik fakirlik vs de… Ama asıl onları umutsuz hissettiren temel olgu ; ülkede yaşanan haksızlılarda halkın yanında yer alan ve güvenilen bir liderin olmaması.
Fransız Sosyalist Partisi, Sarkozy’nin seçimleri kazandığı 2007 yılından beri krizde. Önümüzdeki temmuz ayında, sosyalist parti, 2012 devlet başkanlığı seçimlerinde göstereceği adayı seçecek ve yaşadığı kriz toplumda uyandırdığı güveni çok altlara çekti.
Tahmin edilebileceği gibi, Fransa’da da fedakarlık hep orta sınıftan beklenirken, zenginler haksız vergi indirimlerinden faydalanıyorlar. Emeklilik yaşının yükseltilmesi başta olmak üzere, sosyal hakların geri alınma talepleri halkın şiddetli tepkisine rağmen devam ediyor. Bu sinir bozucu gelişmelerin ortasında geçtiğimiz günlerde Sosyalist Parti’nin bir başkan adayı çıkıp, günün modasına uyarak çalışma saatlerinin arttırılmasını gündeme taşıdı.
Fransız Sosyalist Partisi’nin çalkantıları ve özelllikle bu son gelişme bana kara çarşaflılara rozet takan CHP’lileri hatırlatmadı değil. Ancak neyse ki CHP’nin artık güven uyandıran genel başkanı var, var olmasına da Türkiye’de umut var mı, kaldı mı ?
Benim Fransa’da yaşayan bir Türk olarak gözlemlediğim, ülkede daha çok yılgınlığın olduğu. Çünkü halkın karşısında birbiri ardına çıkagelen bir dolu devasa sorun var : yolsuzluk, irtica, cehalet, sefalet, savaş, ihanet.... Ve halk bunlarla nasıl savaşacağını bilmiyor. Ve diyelim ki bu savaştan bir şekil galip çıkma umuduna erişti, AKP’yi mağlup etti, onu nasıl bir geleceğin beklediğini hiç bilmiyor.
Türkiye’nin gerçekleştirmeyi umut ettiği ideale ihtiyacı var. Birçokları buna çağdaşlık diyip işin içinden çıkıyorlar. Eğer öyleyse CHP’nin « çağdaşlıktan » anladığı nedir ? Bu çağdaşlığa ulaşıldığında Türk halkı elindeki gücü hangi uğurda harcıyacaktır ? Fransa dahil, kapitalist ve « çağdaş » toplumlarda yaşanan umutsuzluk, ekonomik ve sosyal kriz CHP’nin dünya görüşünü nasıl etkilemiştir, etkilemiş midir ? Kanımca CHP’nin bu sorulara cevap vermesi gerekiyor. Bize sunabileceği geleceği hayal etmemiz için, daha çok veriye ihtiyacımız var.
Ben Türkiye’nin Avrupa ülkelerinden en önemli farkının değişime çok açık olan genç nüfusu olduğunu düşünüyorum. Ve bu gençliğin de, diğer herkesten çok uğruna savaşacağı bir umuda ve gerçekleştireceği bir ideale ihtiyacı var. Dil, din, mezhep farklılıklarıyla bölünen ülkemizde CHP’nin anlaması gereken bayrak, laiklik, çağdaşlık gibi kavramların, halkı bir arada tutmak bir yana artık gençleri politize etmeye dahi muktedir olmadığıdır. Oysa gençlik politize olmazsa gelecek için umudumuz olamaz.
Birçok ülkede yaşandığı gibi, Türkiye’de de, gençler politikadan soğumuştur. Siyasetteki gençlerse geçerliliği tartışılır, eski nesillerin köhne politikalarını taklit etmektedirler. Eğer CHP, gençlerin öncülüğünü yaptığı değişimi kendi bünyesinde taşımak istiyorsa, bu gençlere sunacağı umudu, bir ideali olmalıdır. Oysa ki, içindeki enerjilerini kanalize edecek alan bulamayan, tıkanan gençleri bir çatı altına birleştiren, ırk, din, dil farkı gözetmeyen ortak bir dünya görüşü mevcuttur ; ekolojistlerin dünya görüşü.
Ve bu dünya görüşü kesinlikle, sosyal demokrat bir dünya görüşüne koşut değildir. Aksine, uzun vadeli kalkınma planları öngörür, alternatif üretim teknikleriyle yeni iş gücü alanları açar. Hepsinden önemlisi, insanların ortak değerlerini ön plana çıkarır, bu da en temel olarak yaşadığımız topraklara olan sevgimizdir.
Denilebilir ki programında ekolojik bir bakış açısını ele alan ve bunun altını çizen bir parti olsa olsa « Yeşiller Partisi » olur. Ancak Türkiye gerçeği göz önüne alındığında, eğer bir kitle partisi çevre sorunlarını, doğal yaşamı ciddiyetle ele almazsa gerçekleşebilecek sakıncalar laikliğin elden gidişi veya ülkenin bölünmesinden de daha acı verici olacaktır.
Denilebilir ki, CHP zaten çevre sorunlarına duyarlı. Eğer öyleyse bu duyarlılığını bir çevre politikası haline getirmeli ve daha yüksek sesle dile getirmelidir ki, gençlerimiz, duyarlı ama apolitik olanlarımız, hali hazırda sivil toplum örgütlerinde veya derneklerde çalışan ama CHP’ye burun kıvıranlarımız ve daha birçokları CHP çatısı altında çalışma arzusu duysunlar.
Çünkü bir çoğumuzun ekolojist bir dünya görüşü olmasa da, doğaya karşı duyduğumuz duyarlılık, ulus devletin bütünleştirici etkisinden çok daha güçlü, çok daha öz ve çok daha samimi.
Umarım, CHP hizmet etmeyi arzuladığı insanların özlemlerini duyar, bünyesinde onlara yer açar. "

Canan Cankaya
Céramiste/Potière

Place Alphonse Corre
03250 Châtel-Montagne / FRANCE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder