4 Ocak 2010 Pazartesi

Eşekistan Cumhuriyeti

Evren çok kocaman. Tanrının da keyfi oldukça yerinde. Ne yapsın ölümsüz bir yaşam ve sınırsız bir gücü var.Zaman zaman tanrı olsaydım diye düşündüğümde ,düşünmek bile istemiyorum. Çok zor iş. Ne yaparsan yap tek düze bir yaşam. Yarat Allah yarat.Bitmez tükenmez bir yaratma. Her şeye sahip olmanın o sorumluluğu ve ağırlığı, yarattıklarına kurallar koyacaksın,o kuralları öğrensinler diye elçiler göndereceksin.O da yetmiyecek elçilerine kitaplar göndereceksin.Çokmu kafanın tasını attırdılar,yok edivereceksin her şeyi. Gerçekten çok zor bir iş,tanrının işi.Bazen içime korku düşüverir.Ya tanrının aklına eserde yerine beni tanrı yaparsa diye.. Yapar mı yapar tanrının işine akıl sır ermez. İşte o zaman korku kaplar içimi ve tanrıya yalvarırım . Ey yüce tanrım,beni arı yap,kuş yap,ağaç yap,insan yap ama ne olursun gözünü seveyim,ne dersen yapacağım söz,ama beni sakın tanrı yapma diye yalvarırım. Nede olsa emperyalizmin pençesinde yaşıyan tüm insanların o aşağılık pis huyu bendede var. Korktunmu başlarsın bol bol yalakalığa…Yalakalığıma tanrı bir gün o kadar kızmışki ,dur demiş bu haddini bilmez densize bir had bildirme zamanı geldi. Melek lerini toplamış etrafına, “ Yahu melekler,ben bu zırtıpozdan bıktım usandım,yatıyor kalkıyor beni tanrı yapma diye yalvarıyor.Öyle bir ceza bulunki,bu densiz adam birdaha beni rahatsız etmesin.”Melekler birbirlerinin yüzlerine bakmışlar,ve konuşmadan beyin güçleri ile anlaşıp, benim ceza biletini kesivermişler. İsrafil sözcü olarak “ Yüce tanrım biz bu mendebur un cezasını tayin ettik” deyince, Tanrı anlat bakalım İsrafil demiş. Yüce tanrım eğer uygun görürseniz biz bu mendeburu uykusunda 8 saatliğine 1 milyar 396 bin 716 cı galaksideki Eşekler Cumhuriyetine gönderelim.
O gece çok yorgun eve dönmüştüm. her nedense 9 ayın çarşambası bir araya gelmiş derler ya, o misal ne kadar huyu bozuk kaprisli şımarık hasta varsa hepsi beni bulmuşlardı. Muayenehaneyi bir an önce kapatıp, karnımı doyurduktan sonra elektrikli koltuğuma uzanıp , Televizyonda dizimi izlemenin özlemi içinde yana yakıla günü bitirdim. Eve geldiğimde kapıyı açtımki bir de ne göreyim,ev hanımın misafirleri ile dolu. “Üf yahu buda yapılırmı hanım diye düşünürken” hanım bana seslendi “Sevgilim iyki erken geldin bak kimler geldiiii ” Ananın örekesi. Olcak şeymi bu ? Hafta içi misafirmi olurmuş?. Neyse gelen tanrı misafiri töremizde misafire saygı var. Yüzüme gülen maskemi takıp hal hatır sormaya başladım. Hadi hadi senle sonra konuşuruz sen açsındır git önce yemeğini yede öyle gel dediler. Mutfağa girdim Tencerenin kapağını kaldırdım birde negöreyim Tencere yarısına kadar mantı dolu. Helalsın be hanım dedim. Dolaptan kallavi Osmanlı tabaklarından bir tane alıp tepeleme doldurdum mantıyla, üzerine Tereyağlı salçalı acı sosunu,en üstede bol sarımsaklı yoğurdu doldurdum. Hücum… 1 Tabak kesmedi, 2ci tabağıda doldurdum,o da bitti.Doymuştum ama tencerenin dibinde yarım tabaklık mantı kalmıştı,mantı bekleyince pek keyifli yenmez . Yazık ziyan olmasın diye onuda hakladım ama ,mide tıka basa dolunca ,bir kısmı yemek borumda kalmış olacakki, sormayın çektiğim gaz sancısını. Ne bozuk huyum var, boğazına hükmedemiyen pis oburun biriyim ben. Arka odaya kaçtım birkaç gark gurk neyse rahatladım ve misafirlerin yanına döndüm.Sohbet derinleşti ama ,gel görki sohbete bir türlü katılamıyorum ,göz kapaklarımda tonlarca bir ağırlık. Hem günün yorgunluğu ,hemde 2,5 tabak Mantının sarımsaklı yoğurdu.Ne yapsın göz kapakçıklarım. Hanım “Sevgilim mutfaktan meyva tabağını getirsene diyor,fırlıyorum yerimden,nede olsa serde kılıbıklık var. Bakıyorum arkamdan hanımda mutfakta “Ayıp yahu utanmasan adamların karşısında uyuyacaksın,git yüzünü yıkada uykun açılsın,kırk yılda bir geliyorlar çok ayıp olur diyor. Dişlerimin arasından hanımın duymayacağı şekilde homurdanıyorum ne 40 yılı yahu daha 3 gün önce aynı takım bizdelerdi diyorum.Ama hanım duymuyor. Duyarsa felaket.
Neyse misafirler erken kalktılar onlar kapıdan, çıktı uçar gibi yatak odama gittim. Pijama giyme hızında şampiyon olabilirim. Zira dünyanın en güzel kıyafeti pijamadır. Ne sihir ne keramet varsa pijamayı giydin mi uyku bastırır hemen. Cump yatağa atladım. Hanımın kapanması uzun sürecek ışığı, için de ;çektim yorganı başıma.
Allahıma şükrettim insanlara uyku denen güzelliği bağışladığı için. Ama ne kadar şükretsem nafile ceza biletim kesilmiş o gece. 1.ci rem 2 ci rem derken bir baktım Heybeli adada denize giriyorum. Hemde 1950 lerin denizi gibi temiz bir deniz. Etrafımda yüzen güzel kızlar,içim çeker burnum sızlar derken aklıma hanım geldi. Yahu bu nasılsa rüya ordaki kızlarıda benden kıskanacak hali yokya.. Ama hanımın korkusundan cuk diye uyandım ve uykum kaçtı. Uyu uyuyabilirsen. Yalvardım allahıma ..Allahım güzel kızları rüyama yine sok, ama ne olursun bu kulunu azıcık seviyosan kızlar rüyama girdiğimde hanımı rüyama sokma. Yalvara yakara uyumağa çalışıyorum, ama uyku kaçtı. Sinirimden tepikledim yorganı. Başladım hayal Kurmağa, Heybeli adayı düşünüyorum, Denize çivileme atlayan İsmet paşa derken,yine 1.ci rem 2ci rem derken baktım bir eşeğin üzerinde Heybelide eşek turuna çıkmışım.Kızlarda hanımda yok rüyamda. Altımdaki eşekte rüzgar mübarek, Veliefendide yarışa girse İngiliz atlarına nal toplatır. Diğer eşeklerden uzaklaştık. Düşecem korkusu başladı. Gemini çektikçe eşek hızlanıyor,eşekçi çok gerilerde kaldı ,yardım edecek kimsede yok.
“ ÇÜŞŞ “ diye bağırınca,eşek boynunu geriye çevirdi kocaman dişlerini sırıtarak güldükten sonra “Ne Çüşü birader,sana Çüş “ demezmi.. Ne biçim eşek bu ?!!! Resmen konuşuyor!!! Süratini dahada arttırdı yüksek bir yarın kenarındanda denize atlıyıverdi.Aman allahım kayalıklara çarpacağız. I ıh çarpmadık. Nedenmi eşeğin 2 yanından kocaman kanatları çıkmış uçuyoruz. Heybeli adayı kuş bakışı görürken dahada yükseldik. Haritadan bakar gibi İstanbulu görüyorum aşağıda..Derken bulutlara daldık.Kalbimin gümbürtüsü eşeği rahatsız etmiş olacakki,döndü bana “korkuyorsan gözlerini yum ve aşağıya bakma” dedi. Bir süre gözlerim kapalı uçtuk, derken hızımızın yavaşladığını hissettim ve neticede eşeğin nal sesini duyunca rahatladım ve gözlerimi açtım. Asfalt bir yoldayız ve yol kenarında kocaman bir levhada “EŞEKİSTAN CUMHURİYETİNE HOŞ GELDİNİZ ” yazıyor. Yol boyunca bodur bodur ağaçlar var. Ağaçların meyvasıda karpuz. Acıkan eşek uzanıp dalından karpuz yiyiyor. Yol Boyunca kocaman bilboardlar var. Ne reklamlar sormayın. Şekersiz Kokakola ordada var. Eşeklerin araba ihtiyacı olmadığı için araba yok. Yolları biraz dar yapmışlar o yüzden. Ama Trafik sıkışıklığı had safhada, İstanbulu mumla aratacak bir trafik sıkışıklığı var. Emekçi eşekler homurdanıp duruyorlar belediye başkanına “ Olmaz olsun böyle Eşşeoğlu eşek Belediye başkanı,yolların kenarına harcadığı çiçek masrafıyla şu yolları genişletse olmazmıydı ” diyorlar. Eşek kafası işte,halbuki o kadar güzel olmuşki yolların kenarındaki çiçekler. Beni getiren eşeğe soruyorlar ne cins hayvandır bu diye ? O da anlatıyor bunların yaşadığı dünyada bunlar kendisini İnsan diye tanımlar diyor. Soruyor diğer Eşek , “ Peki bunlar küfretmesini biliyormu ?diyor” Sırıtıyor bizimki bana bir göz attıktan sonra dönüyor öbür eşeğe “ Sorma birader bunlarda bizim gibi küfürbaz ama onlar birbirlerine kızdılarmı İnsan oğlu insan diye küfrederler” Yüzüm kızarıyor gözümü kaçırıp yere bakıyorum.
Derken beni Eşekistan Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı ile tanıştırdılar. Çok tatlı bir eşek.Güleryüzlü yumuşak huylu bir Eşek.Nasıl buldun Eşekistanı diyor.Daha cevap vermeden Yoldaki Bilboardları beğendinmi diyor. Ayıp olmasın diye beğendim diyorum. Bir sırıttı ki sormayın azı dişlerine kadar gördüm. “O beğendiğiniz bilboardların hepsini babam yaptı” diye öğünüyor. Aklıma bir benzerlik geliyor ama bir türlü anımsayamıyorum.
Senin dünyanda ne iş yapardın diye soruyor. Şeytanlık geldi aklıma Doktorum desem Eşek anatomisi ve hastalıklarını bilmiyorum. Hele birde iğne yapmam gerekirse çifteyi yeme ihtimalide var. Birden aklıma geliyor “Deney hayvanları bakıcısıyım” diyorum. Cumhurbaşkanı çok seviniyor cevabıma. O zaman seni Genetik araştırma laboratuarına tayin ediyorum diyor..Fareler ve şıçanların bakımından sorumlu laboratuar sorumlusu oluyorum. Biliyorsunuz fareler çok hızlı üriyen yaratıklar.Bir batında 14-15 yavru yapıyorlar,gebelik süreleride 21 gün. 2 aylık bir fare üriyebiliyor. Algometrik hesaplarsanız 1 çift fareden 1 yılda 300.000 fare olabiliyor. Eşekistan cumhuriyetinde Fare bakıcılarına maaş vermiyorlarmış. Biraz canım sıkıldı. Ama her farenin satışından %10 veriyorlarmış. Gözlerim faltaşı gibi açıldı tanesi elli yeni kuruştan hesap edin 2 fare senede 15.000 lira kazandıyor yüzde 10 dan.Breh Breh Breh.Vay be dünyada bu kazanç olsa Boğazda 6 ayda 1 yalı alırım diye düşünüyorum. Var gücümle farelerimi yemlemeye başlıyorum. Bir gün öğlen yemeklerini verirken bakıyorum labratuvarda çalışan tüm eşekler pürtelaş içindeler.Maliyeden denetime gelmişler meğerse. Yanıma kel kafalı bodur bir eşek yaklaşıyor,zurnanın son deliğinden çıkmış cırtlak bir sesle bana gürlemeye çalışıyor.Bu farelerin doğum ve ölüm kayıtları nerede diye diye hesap soruyor. Hangi deneylerde kaçtane fare öldürülmüş kaç lira alınmış vs vs… Gelde çık hesabın içinden. Ben geldiğimde bana 500 çift fare teslimetmişlerdi. 500X300.000 = 1 500.000.000 fare Uleee 1 ,5 milyar farenin hesabını soruyorlar benden.Nutkum tutuldu.Cevap veremedim. Sonradan öğrendimki o eşek maliye bakanı imiş. Kem ettim küm ettim. Bakın sayın bakan siz deney farelerinden vergi alırsanız genetik araştırma yapmayı engellersiniz .Bilimin gelişmesini engellersiniz dedim. Bana dönüp demezmiki “ Ulee insanoğlu insan kendi dünyana döndüğünde bir sor hele,senin mezun olduğun fakültede ki genetik labratuvarında farelerden maliye vergi adlımı almadımı bir öğren !...”
Ter içinde uyandım kabustan.İyiki Eşekistan Cumhuriyetinde yaşamıyorum. Üfff sabah 8.00 olmuş. Tam tamına 8 saat kabus görmüşüm. Saat 9 da ilk işim merak ettim Cerrahpaşa Tıp Fakültesini aradım. Genetik araştırma labratuvarını kapatmışlar. Maliye Bölüm başkanına farelerin Kimlik dökümü yapılmadığı için 11 milyar lira ceza kesmiş. Artık Genetik mühendisliği bölümünede yeni öğrenci almıyorlarmış.
Acaba tekrar mantı yiyipte uykumda Eşekistan Cumhuriyetine tekrarmı dönsem?
Bir an düşündüm ,ama hanım bu rüyamı öğrenirse bir daha rüya görmeme izin vermezki….

“AH TANRIM ÇOK PİŞMANIM, YANLIŞ YALVARMIŞIM SANA,NE OLUR BİR GÜNLÜĞÜNE BENİ KENDİ YERİNE TANRI YAPSANA !!!

Bak hanım Tanrı bu dileğimi görürse işte o zaman sen benden kork. Şaka Şaka….


27.03.2008 Ataköy
Dr.Erdem Cankaya

2 yorum:

  1. senin ruya gormek icin uyumana hic gerek bence. seviyorum bu yaziyi.
    candan

    YanıtlaSil
  2. canımsın benim

    YanıtlaSil