5 Aralık 2010 Pazar

AKP 'NİN SAĞLIK POLİTİKASI

Adını Koyamadığım Parti nin  Sağlık Politikası,
Bölüm 1 – DAVULUN SESİ
İşyeri hekimliği yaptığım fabrikada, referandum sonrası %58 evet çıkması işçiler arasında tartışılıyordu. Ben de konuşmalara kulak misafiri oldum. Bazı işçiler iktidarı eleştiriyor ve hayır oyu kullandıklarını söylüyorlardı.Referandum da evet kullanan işçiler, evetlerine gerekçe olarak İktidar partisi sayesinde sağlık hizmetlerinin güzelleştiği yönünde iddealar ortaya attılar. “Artık hastanelerde uzun kuyruklar beklemediklerini ,ilaçlarını istedikleri eczaneden aldıklarını vs vs. söyleyerek memnuniyetlerini dile getiriyorlardı.
Bölüm 2 – DOKTOR’ UN  ÇIĞLIĞI,
Uzun süre yasalaşmasını beklediğimiz “Aile Hekimliği Yasası” olgunlaşıp batı standartlarına paralel yasalaşamadan, pilot uygulama olarak İstanbul dada başlatıldı. Sağlık ocağı hekimleri 10 günlük bir kursa tabi tutularak “AİLE HEKİMİ “ ünvanı aldılar. (özel Not : Bendenizde bu kursa gidip ayni ünvanı hakkettim ama hükümete güvenmeyip görev sözleşmesi yapmadım.) Devlet memurluğundan istifa ettirilerek,özel sözleşmeler imzalatılarak, daha önce maaşla devlet güvencesi altında çalıştıkları sağlık ocaklarında,kira ödeyen,personel maaşlarını ,elektrik ,su, telefon  vs. vs giderleri ödeyen vergi mükellefi oldular. 3500 kişinin sağlığından sorunlu Ünvanlı hekim olmanın keyfi içinde günde 70 civarı hastaya ücretsiz  bakan  özel hekim olma olanağına kavuştular. Ama ne yazık ki devlet öyle esnek sözleşme hükümleri ile doktorları bağladı ki; yoruma açık sözleşme hükümlerini sadece sağlık bakanlığı yorumlayarak, doktorlara “DURMAK YOK, YOLA DEVAM “ dedi. Sevgili meslektaşlarım haksızlıklara direnebilmek ,yanlışları düzeltebilmek için,birlikten güç doğar efsanesi içinde İstanbul da “ İSTAHED “i (İstanbul Aile Hekimleri Derneği) kurdular. Bu derneğin mail grubu içindeyim ve maillerden birkaç örneği COPY-PASTE ederek bilgilerinize sunacağım.
1.ci mektup
"a.kadir ışık" <isikakdogan@hotmail.com> Dec 05 12:51AM +0200 ^
Danışmadan tlf ile benim bir hastamın annesi ısrarla oğlu gelmeden
raporlu ilacını yazdırmak istediği söylendi. kabul etmedim rapurluda olsa gelmeli deyip tlfonu kapattım. ve tekrar tlf geldi. bayan oğlum gelemez diyomuş. gelmeden olmaz deyip yine tlfnu kapattım.bir hastayı muayene edrken poliklinik kapımda bir gürültü.çocuklar yaramazlık yapıyor deyip muayeneye devam ettim. bu sefer kapım tekmelendi içeriye biri geldi.üstüme doğru gelip içerde napıyorsunuz.beklemek zorunda değilim. ilaçlarımı çabuk yaz gidecem dedi.kısaca bende durumu izah ettim.etrafı yumruklayıp bana doğru yürümeye başladı.(tabi bende şaşkınlık içindeyim) yumğuğu bana sallayacaktı ki  annesi araya girdi ama adamın duracağı yoktu annesini iteleye iteleye bana kadar geldi.hemen tedbirimi aldım .kendimi savunmak.neyseki annesi onu dışarı çıkardı. o sırada 155i aradım ekip gönderiyoruz dediler.ben polisi beklerken hasta çıkıp gitmişti. tekrar bir tlf geldi ve adamın hızla yukarı çıktığı söylendi. kapıyı kilitledim ve polisi ekibini belklemeye başladım. O an güvenliğimiz tehlikedeyken polisler neden zahmet edip gelmediler merak ediyom doğrusu.(N0T; benim eklememem :Polisler o sırada gösteri yapan gençlere biber gazımı sıkıyordu) bu hasta psikiyatriden raporluymuş. 42 yaşında olan bu kadar tehlikeli bir hasta neden hastanede  değilmiş merak ediyom doğrusu tedbir olarak biz hekimler yanımızda biber gazı ve beyzbol sopası mı bulunduralım.(fena olmaz dimi)
34.39.056
Not : Mektup aynen kopyalanmıştır,imla hatalarından sorumlu değilim.
2ci mektup
Murat Unal <unamurat@yahoo.com> Dec 04 12:01AM -0800 BBBBBBBBB


Ayşegül, çok geçmiş olsun. :(

Engin hocam, hukuk grubumuzdan rica edelim; bir ara boş bir vakitlerinde bu işlerin içinde olan hukuçuların görüşlerini alarak, bu tür durumlarda uygulanacak prosedürün bir yol haritasını çıkartsalar. Zira bir aylık ASM deneyimimde gördüm ki, çalışan tüm sağlık personeli sürekli potansiyel bir taciz ve gizli/açık tehdit altında iş yapıyor.
(Benim notum: Doktorun can güvenliği hiç önemli değil. Nasıl olsa doktorlar HÜDA-İ NABİT. Arada dayak yeseler ne zararı olur ? Önemli olan komşu teyzenin ilacını doktora zorla yazdıracak vatandaşın seçimdeki oyu. Bir aralık boş vakitleri olursa hukukçular ilgileniversin.)
Nelerin taciz, tehdit, sözlü veya fiili saldırı sayılacağı; her durumda idari ve adli olarak nelerin yapılması gerektiği konusunda - bu tür süreçler konusunda tecrübeli - hukukçuların çıkartacağı bir şablon olsa ve bizler de ona göre hareket etsek güzel olur.
Ayrıca - ne dersiniz bilmem - ama; nasıl ki bir süre sonra malpraktis davaları artacak ve bazı kesimlere bir kazanç kapısı açılacak gibi görünüyorsa; dernek olarak biz de öbür tarafından yola çıkabiliriz. Yani birkaç hukuk bürosu ile anlaşma yapalım; bu tür tacizleri rutin olarak dava sürecine taşıtalım. Dava konusu sık olarak tazminat alınabilecekse, hem hukuk bürolarının kazancı olur, hem biz maruz kaldığımız kötü muamele için tazminat almış oluruz, hem de çok da uzun olmayan bir süre içinde bu tür saldırılardan kurtuluruz.

Selamlar, sevgiler.

Uz.Dr. K.Murat ÜNALMIŞ
34.23.020
İstanbul Aile Hekimliği Derneği
Kurucu Üye
İSTAHED     

Bölüm 3 : İLAÇ TAKİ  SOYGUN

Bizi yönetenler öğünüyorlar, yıllarca çözümlenemeyen sağlık sorunlarını çözdük diye. “DOKTOR BEDAVA –İLAÇ BEDAVA ,HASTANE KUYRUKLARI SON BULDU” diyorlar.BEN bu iddeaya  karşı kocaman bir “NAHH” diyorum.
Nedenmi?
Eczaneye gittiğinizde eczacı size ilaçları verdikten sonra ,sizden fark parası adı altında  bir miktar para isteyecek. Meraklanıp sorarsanız Orijinal ilaçla muadili ilaç arasında ki fiyat farkı olduğunu öğreneceksiniz. Ham maddeleri ayni olmasına rağmen Orjinalle muadili arasında  %40 lara varan fiyat farkının ,orijinal ilacın sahibinin size attığı kazık zannedeceksiniz. Devlet haklı, yabancı ilaç firmalarına halkımızı kazıklatmıyor diye de sevineceksiniz. Amma KAZIN AYAĞI ÖYLE DEĞİL. Ya nasıl?  Muadil ilaçlar bakanlıktan ruhsat çıkartıncaya kadar muadilini çıkardıkları ilacı tam aslına uygun imal ediyorlar. Ruhsat çıktıktan sonrada, hammaddeyi  orijinal üreten ülkeden değil de , Çin den ithal etmeye başlıyorlar. Katılacak hammadde de çalmaya başlıyorlar.500 mg olacak hammaddeyi 350 mg katıyorlar. Devlet bunu fark edene kadar da atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Orijinal ilaç ‘ın bunu yapma şansı yok. Zira dışarıda imal edilen ilaçlar kontrolsüz piyasaya verilmiyor ,denetim çok sıkı ve vukuunda ağır cezalar var.Muadil ilaçlar maça 5-0 önde başlamanın avantajı ile eczanelere çok tatlı promosyonlar ve kampanyalar düzenliyorlar. 50 kutu alana 20 kutu bedava gibi. Orijinal ilacın bu promosyonu yapması imkansız.  Doğal olarakta yasada tanınan hak olarak Eczacılarda daha fazla kar edebilmek için muadil ilaç satmayı tercih ediyorlar. SGK nın bu konuda işi tıkırında. Orijinal ilaçtan fark aldığı için ,hangi ilaç reçeteye girerse girsin,SG K ‘dan çıkan para ayni. Iıh bakın bu işin ucunda ne var. Kalitesiz ilaç kullanan hasta iyileşmiyor ve defalarca değişik doktorlara gitmek zorunda kalıyor. Bir sürü reçete sonucu SKG daha fazla ödeme yapıyor. Hastanın yanlış dozajdan dolayı kazandığı ilaçlara karşı direnç ,bozulan böbrek ve karaciğerleri de işin cabası.İşin uzmanı bazı doktorlar,yazdıkları reçetelerde,ilacın orijinalinin verilmesi için şerh yazmaya başladılar. Sağlık bakanlığı bu şerhleri yazan doktorlar hakkında soruşturma açacağına dair tamim yayınladı. Onların ruhsat verdikleri ilaçları beğenmiyen doktorlar ,sağlık bakanlığına güvenmiyor diye sorgulanacak. SEVSİNLER       bu bakanlıkta bu kararları çıkartanları.
Eskiden Emeklilerden Devlet memurlarından veya çalışan sigortalılar dan  fark adı altında hiçbir para ilaveten alınmazdı. SAĞLIKTAKİ DEVRİM den sonra katılım payı altında millet soyuluyor. Devlet hastanelerine devlet para vermediği için o güzelim hastaneler imkansızlıklar içinde  sapır sapır dökülmeye başladı. Sermayenin kurduğu hastanelerde fark adı altında SOYGUN’ a devam. Grip olan hastanızı sıra beklememek için Özel hastaneye götürdüğünüzde, son derece kibar,seçme  ,makyajları düzgün Hostes kızlarımızın eşliğinde  güler yüzle karşılanıp  hemencicik Uzman hekimce muayene olma olanağını sağlıyorsunuz.Tabii tüm ihtimam çerçevesinde  MR veya Tomografileriniz çekilip, CHECK-UP larınız yapılıyor.Uzman hekiminiz güler yüzle “Gözünüz aydın,tetkikleriniz temiz çıktı sadece basit bir grip geçiriyorsunuz dediğinizde mutlu mesut,yediğiniz kazığın belki de farkına varmadan güzel hosteslerin eşliğinde  hastaneden ayrılıyorsunuz. Arada fark adı altında  ödediğiniz paraların  bazı devlet büyüklerimize yakın aile ve  Cemaat kuruluşları nın kasasına gittiğini bilmiyorsunuz bile. Muayenehaneleri faşistçe bir yürütme ile kapattırılan Uzmanların,devlet kapısında çalışma olanakları yoksa Özel hastanelerde çok kötü koşullarda aylarca hakkettikleri maaşı alamadıklarını,gereksiz yere tetkik isteyip faturayı kabartmadıkları takdirde iş  akitlerinin iptal edileceğini bilmiyorsunuz bile.

Bölüm 4  HUDAYİ NABİTLER  (anlamı ekilmeksizin kendiliğinden bitenler)

Geçenlerde çok eski bir arkadaşım oğlunu bana göndermiş. Okulunda ve dersanesin de çok başarılı bir öğrenci imiş. Çocuk meslek seçimi yapacakmış. Daha çocuk yanıma gelmeden konuyu kavradım. Garibim acaba hangi İngiliz romanının tesirinde kalıpta “Doktor olacağım” demeye başladı ki babacığı bana göndermiş. Kısa bir sohbetten sonra  öğrendimki 19 yaşında lise son sınıfta ana dil gibi 2 yabancı dili öğrenmiş idealist bir genç. Bana geldiğine göre doktormu olmak istiyorsun dedim. Tabii ki cevap evet oldu. Eh hayırlısı olsun ,doğru bir seçim yapmışsın,tebrik ederim dedim.Doktorluk mesleği çok kutsal bir meslektir.Aldığın manevi zevki hiçbir şeyle değişmezsin dediğimde oğlanın dudakları neredeyse kulaklarına değecekti. Peki sen neden lise son sınıfta 17 değilde 19 yaşındasın dedim. Biraz şaşırarak “2 yıl yabancı dil için hazırlık okudum” dedi. Tıbbıyenin kaç sene olduğunu biliyormusun dedim.6 sene diye şıp diye cevapladı. Nede olsa zeki oğlan. Eee Tıbbiyeyi bitirince ne olacaksın dedim. Şaşkın ve sonucun ne olacağını bilmeden Doktor dedi. Olabilmen için 2 sene mecburi hizmetin var dediğimde yüzü birazcık değişti ama “olsun” dedi. İhtisas yapacakmısın ? dedim .Cevap “elbette” oldu. 5 yıllık uzmanlık süresinden sonra  2 yıl daha mecburi hizmet in olduğunu söylediğimde hafifçe omuzları aşağıya düştü. Ama oğlan hala kararlı meslektaşım olmakta. 16 ay askerliğin var bunuda hesap ettinmi dedim.Oğlan niyetimi kavradı ama ama yiğitliğe bir şeyler sürmek istemiyor. Birlikte hesaplamaya başladık 19+6+2+5+2+16 ay. Yaş 36 yı geçiyor. Çocuğa Cahit Sıtkı kimdir dedim. Biraz durakladıktan sonra “galiba şairdi dedi. Hiç “35 yaş şiirini” duydunmu dedim. “ Babam okurken bir kere duymuştum” dedi. Otuz beş yaşın yolun yarısı ettiğine inanıyormusun dedim. Artık bilim ilerledi insan yaşı nın 70 i aştığını söyledi. Türkiye de ortalama erkek ömrünün 67 ye yeni çıktığını söylediğimde herhalde Cahit Sıtkı’yı milleti kandırıyor diye içinden kalaylamış olacak. Sen doğduğunda baban kaç yaşında idi dedim .Biraz düşündü “27  galiba”
diye cevapladı. 36 yaşında evlense 37 yaşında baba olabileceğini söyledim. Daha erken evlenirim dedi. “Nahh” diyecektim ama ayıp olur diye yuttum lafı. Çünkü daha doktor maaşlarını konuşamamıştık. Teşekkür ederek ayrıldı yanımdan. Akşam arkadaşım telefonla  teşekkür için beni aradı.”Helal olsun sana arkadaşım ne anası ne ben ikna edemedik aylardır.  Nasıl ikna ettin oğlanı dedi.” İlerde çocuğunun arkadaşlarının onu Dedenmi diye soracaklarını ve çağımızda sadece Hudayı Nabitlerin doktorluğu tercih ettiğini” söyledim diyince bastık kahkayı…

Dr.Erdem CANKAYA      Ataköy 05 Aralık 2010


<>
10 GÜNLÜK AİLE HEKİMLİĞİ KURSUNDAN 1 ENSTANTENE


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder